Bir Müzisyenin Distopik Müzik Sahnesi Rehberi

Glasxs
6 min readMar 4, 2024

--

Merhaba, ben Glasxs (Melis Uslu). Indie-pop türünde müzik yapıyorum. Müzik ve sesle uğraşmayı çok sevdiğim için Ankara’da Bilgisayar Mühendisliği okuduktan sonra Londra’da Ses Mühendisliği — Ses ve Müzik Teknolojileri alanında yüksek lisans yaptım. Yetmedi bir de Popüler Müzik alanında ikinci bir yüksek lisans için Goldsmiths, University of London’a gittim. İstanbul’da kendi ses stüdyomu açtım. Sonra ses şirketimle birlikte tekrar Londra’ya taşındım. Bu süreçte Glasxs olarak müzik prodüksiyonlarıma devam ettim, prodüksiyon, kayıt, mix, master mühendisliğini üstlendiğim bu proje adına her ne kadar proje desem de benim kendi sevdiğim müziği yaratma alanımdan başka bir şey değil. Onu, ona benim gibi biricik gözle bakan insanlarla birlikte hayatımın bir parçası yaptım. Aslında ben yapmadım, kendisi öyle oldu. O zamandan beri Glasxs her anımın bir parçasıyken, bir yandan da Londra’da iki radyo yönetiyorum, Londra’ya taşıdığım stüdyomun markası altında serbest olarak ses mühendisliği yapıyorum, MUBI’den BBC’ye pek çok şirketle çalışıyorum. Ve Glasxs olarak müzik yapıyorum. Hem Türkiye, hem İngiltere müzik endüstrisinin bir parçası olarak hareket ediyorum, ya da ettiğimi sanıyorum.

Uzun zamandır aklımda olan bazı düşünceler var. Yazacağım diyordum, bir türlü elim gitmiyordu. Ancak duyduğum yeni bir haber bu düşüncelerimi yazma isteğimi harekete geçirdi gibi görünüyor. Türkiye alternatif müzik sahnesinin sevilen isimlerinden biri olan, “Mavi Toz Ormanda” albümümde de ortak çalışmada bulunduğumuz, aynı sahneyi paylaştığımız değerli arkadaşımız Deniz Tekin’in sahneye çıkmayı ve ticari müzik yapmayı bıraktığını açıklamasıyla ilgili haber, müzik endüstrisinde, özellikle pandemi başlangıcından beri global sahnede benzer kararlar alan müzisyenlerin sayısındaki artışla birlikte dikkat çekici bir durum oluşturuyor. Örnek olarak The Guardian’daki Eylül 2020 tarihli bir yazı, İngiliz müzisyenlerin üçte birinin endüstriyi bırakabileceğine dair verilerin paylaşıldığı, İngiltere’deki müzik endüstrisinin tüm sektörlerinde çalışan müzisyenleri temsil eden bir sendika olan “Musicians Union” anketinden bahsediyordu. Profesyonel müzisyenler için bağımsız bir İngiliz hayır kuruluşu olan “Help Musicians” ise 2021’de yaptığı bir ankette profesyonel müzisyenlerin yüzde 83’ünün pandemiden beri tam zamanlı olarak çalışmaya dönemediğini belgeliyordu. Henüz 1 Mart 2024'te yayımlanan, Dave Simpson imzalı bir The Guardian makalesinde ise canlı müzik mekanlarının ne denli zorluklar çektiğinden bahsedilirken, bir başka İngiltere kuruluşu olan “Music Venue Trust”ın kurucusu Mark Davyd’in “Sadece mekanlar değil, sanatçılar da tur yapamıyor, ya da o kadar para kaybetmeyi göze alamadıkları için tur programlarını yarı yarıya düşürmek zorunda kalıyorlar. Ekosistem tamamiyle çöküyor.” ifadelerine yer veriliyor. Global sahnede pek çok müzisyen/müzik grubunun müziği bırakma kararı aldıkları haberlerini alıyoruz. Elbette ki bu kararların tek bir nedeni yoktur. Ancak Deniz Tekin’in de açıklamasında belirttiği gibi bazı temel nedenler bulunmaktadır: “Bugünkü koşullarda istenilen şey müzisyenliğim değil.

Peki, bugünkü koşullarda müzisyenlerden beklenen nedir? Elbette ki müzik endüstrisinin sürekli değişen, yenilenen yapısı asla yeni bir olgu değil. Kaldı ki bu, bir eski ve yeniyi kıyaslama yazısı da değil. Daha çok “şimdinin bizdeki etkisi ve nasıl”ı değinmek istediğim. Glasxs olarak, bugün içinde yer aldığım müzik endüstrisi için neler yaptığımı düşünüyorum. Neler yapmam gerektiğini de… Neleri yapmadığımı? Sahi yapmadığım şeyler de var? Bu, sadece müzik yapmakla ilgili değil; aynı zamanda müzik dışı faaliyetlerin gerekliliği, dijital platformların kullanımı, sosyal medya stratejileri ve hatta algoritma odaklı içerik üretimi gibi konuları da içeriyor. Ben bu yazıyı yazarken, Mercury ödüllü, Grammy adaylıkları olan müzik prodüktörü James Blake’in şu sözleriyle karşılaştım: “Eğer kaliteli müzik istiyorsak, bunun için birileri ödeme yapmak zorunda. Müzik platformları yeterince ödeme yapmıyor, plak şirketleri hiç olmadığı kadar büyük paylar istiyor ve oturup sadece viral olmanızı bekliyor, TikTok yeterince ödeme yapmıyor, ve çoğu sanatçı için turne yapmak giderek katlanılamaz derecede pahalı hale geliyor.”, “Beyin yıkama işe yaradı ve şimdi insanlar müziğin ücretsiz olduğunu düşünüyorlar.” Yine James Blake’in paylaştığı, bu sözlerinin üstüne gelen mesajlardan birine de burada yer vermeden geçemeyeceğim (Fabio, Italyan Prodüktör): “Bizler artık sanatçı değiliz, dev platformlar için içerik üreticileriyiz, ve bunu kimse bize sormadı bile, biz artık ‘gönülsüz işçi’leriz.” Katılmamak elde değil. Müzisyenlerin, sanatlarına zaman ayırabilmek için bu tür zorluklarla nasıl başa çıktığını düşünüyorum. Belki de önemli olan, müziği yalnızca bir endüstri olarak görmemek ve içimizdeki sanatçıyı koruyabilmek midir? Sanki bu kadar basit değildir.

İlk müzik yapmaya başladığım zamanlar elbette ki işlerin bu kadar komplike olacağını düşünmüyordum. O zamanlar daha çok “Ben bunu çok sevdim, acaba dinleyenler de sevecek mi?” gibi heyecanlar vardı, ya da “Şurada konserimiz var, şu yeni şarkıları da çalacağız, çok heyecanlıyım.” gibi hisler. Ama uzun zamandır içinde bulunduğumuz nokta aşağı yukarı şu şekilde gelişiyor: Instagram’da reel, post dışında düzenli hikayeler paylaş. Bir saniye, sektörden bir ağabey dedi ki “Çok kişisel şeyler paylaşma.” Haydaa… “Yoksa seni YouTuber mı yapsak yahu?”, “Boşver YouTube’u, Tiktok hesabı aç, müziğinle ilgili bir konsept belirle ve her gün en az bir video paylaş.”, “En az iki ayda bir şarkı çıkart ki algoritma seni unutmasın.”, “YouTube Shorts’u atlama!”, “Twitter’da da konuş. Bir saniye, o değişti, Threads’e ilk girenlerden ol.”, “TikTok fotoğraf paylaşımları daha da öne çıkartacakmış, videoyu azalt?”, “İçerik kısıtlaması mı oldu, birileri şikayet mi ediyor paylaştıklarını?” Bekler misiniz bir dakika, şu mizojini hakkında da bir şeyler söyleyecektim. “TikTok’ta asıl videolara gömülü yazılar önemliymiş, bir videoyu on saatte hazırlaman gerekse de sorun değil, elinden geleni yapmalısın sonuçta!”, “Instagram’a yüklediğin video TikTok’ta düzenlenmemiş olmamalıymış yalnız, hepsini ayrı ayrı yap.”, “Şu efekti kullanmak için üçüncü parti bir uygulama yükleyip oradan videoyu indirip TikTok’a geri yüklemelisin ayrıca.”, Her uygulamayı bir yerden kolayca yönetemiyor muyuz, Hay Allah!

Bunların bir kısmı iç konuşmalar, bir kısmı ise sektörün büyük ağabeylerinin fikirleri. Aynı ağabeyler arada “Bu kızlar neden miyavlar gibi şarkı söylüyor?” diye bir gazete yazısı yazabiliyor, ya da Deniz Tekin açıklamasını yaptıktan sonra “Bana tatminkar gelmedi.” diyebiliyor. Çünkü onu ikna etmeniz gerekli müziği bırakırken. Ya da bir başkası herhangi bir erkeğe sormayacağı soruları soruyor bir röportajda, ya da diyor ki “Sen de bir erkek prodüktör gibi kendini kanıtladıktan sonra cinsiyetçilikle karşılaşmazsın.” Çünkü bir erkeğin kendini kanıtlamasına gerek yoktu, doğru unutmuşuz. Bu konuda daha fazla deneyim dinlemek isterseniz sizi pandeminin başında uzaktan kaydederek başladığım, Türkiye’de müzik endüstrisinin birer parçası olan kadın müzisyen/ses profesyoneli/yazarlarla yaptığım söyleşileri içeren Glasxs ile Galaksi Bum podcast’imi dinlemeye davet etmek isterim.

Üzgünüm biraz fazla uzadı… Ama hala bitmedi. Bitmez de, hepsi de olağan şeyler zaten. Genele bakınca yeni de değil. Ama herkesin “şurasına kadar” gelmedi mi?

Illustration by Lora Zombie https://lorazombie.com/

Düzenli olarak kullanmamız beklenen uygulamalar uygulamada en fazla zamanı geçirmemiz için ellerinden geleni ardına koymazken, müzisyenler de aslında kendi kimlikleri olmayan içerik üreticisine ne zaman dönüştüklerini düşünüyor. Hali hazırda ana akım müzisyen olmayanlar hayatlarını başka mesleklerden kazanıyor. E bu vakti kim bulup da her şeyi istenilen şekilde yapıyor? Peki onları yaparken kendi sanatına zaman ayırabiliyor mu? Yoksa ticari kaygılar ve suyun yüzeyinde kalabilmek için çırpınmaya çalışmak mı aslında tüm kariyeri yöneten? Ya da aslında bir şarkı ya da albüm çıkarttığında girebildiğin çalma listeleri mi aylık dinleyici sayını, yani o şarkının kaderini belirliyor? Yeni albüm yapmış bir sanatçı, bakıyorsun bir sonraki ay yepyeni bir şarkı yayımlıyor, ve bu en köklüsünden endüstriye adımını yeni atmış tüm sanatçılar için geçerli gereklilikler.

Sonuç olarak, tüm endüstri aktörleri olarak, şans faktörü deyip geçemeyeceğimiz, “Ben sanatıma odaklandım, gerisi ne oluyorsa olur” diyemeyeceğimiz bir yere evrildik. Bu arapsaçına dönen rutinde akıl sağlığını koruyabilmenin en büyük nedeni de (koruyabilenlere merhaba), müziğin/sanatın içimizde olması. Çünkü müzik, istemesek yapabileceğimiz bir şey değildir. Eninde sonunda kendimizi suyun üstünde çırpınarak değil, kendimiz için yapmak istediğimiz, sevdiğimiz müziği yaparak ilerlememiz gerekiyor diye düşünüyorum. Kısacası, sanki tüm bu düzenin odak noktası müzisyenlerken, müzisyenin kendisi olmadan bu sektör varlığını sürdüremeyecekken kendimizi bulduğumuz bu simülasyonu çok da ciddiye almamak gerekiyor gibi.

Yazıma Neil Gaiman’ın 2012 yılında Philadelphia Sanat Üniversitesi’nde yaptığı konuşmadan kısa bir parçayla son vermek isterim. Bu konuşma benim büyük ilhamlarımdan, kim bilir, belki daha fazla kişiye ulaşır ve kolektif bilinç üstünde olumlu bir etki uyandırır. (Konuşma 2020 yılında Kayıp Rıhtım’da Orçun Can tarafından Türkçeleştirildi):

“Benim için işe yarayan şey olmak istediğim yerin — aslolarak kurguyla uğraşan, iyi kitaplar, iyi çizgi-romanlar yazıp sözcükleriyle geçinebilen bir yazar olmak — bir dağ olduğunu hayal etmekti. Uzak bir dağ. Hedefim.
Biliyordum ki o dağa doğru yürümeye devam ettikçe bir sorun yoktu. Ne yapacağıma dair bir fikrim olmadığı zaman durup düşünebilirdim; acaba yaptığım şey beni dağa doğru mu götürüyordu yoksa dağdan uzağa mı? Dergilerdeki editörlük işlerine, düzgün paralar verebilecek düzgün işlere hayır dedim; çünkü biliyordum ki ne kadar çekici olurlarsa olsunlar, benim için dağdan uzaklaşmak anlamına geleceklerdi. Eğer o iş teklifleri daha önce gelmiş olsaydı onları kabul edebilirdim; çünkü o zamana göre yine de beni dağa yaklaştıracak olurlardı.”

Koca bir okyanusta kaybolmuş gibi hisseden herkesin dağına ulaşabileceği yönde adımlar atabilmesi dileğiyle.

Beni şu linkteki hesaplarda bulabilirsiniz: https://linktr.ee/glasxs . Bu yazıyı paylaşarak daha fazla kişiye ulaşmasını sağlayabilirsiniz. Yepyeni şarkım “Çilekli Milkshake”i de her yerden dinleyebilirsiniz. E-posta adresim ise: glassandtheradiocircus@gmail.com. Sevgiler! 💘

--

--

Glasxs
Glasxs

Written by Glasxs

Glasxs (Melis Uslu) is a London based music producer and sound designer mixing robots with nature.

No responses yet